Yeteri kadar beğenmediğimden olsa gerek,
yayınlamadığım bi yazı buldum bilgisayarda. Üzerinden hayli zaman geçmiş. Yazıyı
görünce yine izleyesim geldi Sevmek Zamanı’nı ve belki birkaç kişinin bile olsa izlemesine vesile olurum diye yayınlamaya karar verdim.
İşte o yazı:
Birkaç gün önce kaybettik Metin Erksan’ı. Muhtemelen
şu sıralar bambaşka bir film hakkında bir şeyler yazıyor olacaktım. Okulda bize
Sevmek Zamanını izlettikleri günü hatırlıyorum. Hepimizin yüzünde
tanımlanamayan ifadeler belirmişti. Algılamakta zorlanmıştık bu farklı
üslubu. Bir keresinde İstanbul
Modern’deydik hatta. Her izleyişimde ayrı bir yanı dikkatimi çekerken, bir
yandan da yıllar öncesinde böyle bir çizgiyi yakalayan Metin Erksan’a oldukça
hayran olmuştum.
Filme gelince 1965 yılında yapılmış siyah-beyaz oldukça
eski bir film. Enteresan bir konusu var filmin. Aşk temalı olan film hem kendi
dönemindeki, hem de günümüzdeki aşk filmlerinden çok farklı bir olay örgüsüne
sahip. Kısaca konusundan bahsedeceğim. Çünkü mutlaka izlenmeli. Kış mevsimidir.
Adadaki köşklerde boyacılık yapan Halil( Müşfik Kenter) bir gün boyamakta
olduğu köşkün duvarında bir kız resmi görür. Resime aşık olan Halil, bir yıl
boyunca her gün resmi izlemek için köşke gelir. Sigarasını yakıp resmi hayran
hayran izler. Yine bir gün resmi izlerken resmin sahibi olan Meral arkadaşlarıyla
köşke gelir. Sesleri duyup üst kata çıkan Meral resmini hayranlıkla izleyen
Halil’i görür. Bir kişinin onu böylesine karşılıksız sevmesi Meral’i çok
etkilemiştir. Halil’den etkilenen Meral Halil’in aşkına karşılık vermek ister.
Halil’den alacağı cevap çok ilginçtir. –Hayır, sana ait bir mesele değil bu. Resminle
benim aramdaki durum seni ilgilendirmez. Ben senin resmine âşığım.- Duyduklarına
hayli içerleyen Meral resmini alıp Halil’e götürür. Halil her saniye
resimledir. Boya yaptığı evlerde, sandalla açıldığı zamanlarda bile resmi
yanında taşımaktadır. Zaman içinde resimle yaşadığı aşkı gerçeğe dönüşen Halil,
sevgisinin peşinden gidecek fakat bunun için de daha evvelden tasavvur edebildiği bazı bedeller
ödeyecektir. Özellikle söylüyorum, aşk hikayeleri hep aynı diye düşünüyorsanız,
size siyah beyaz bir cevap geliyor.
Filmi ilginç yapan yanını kendimce anlatmaya
çalışayım. Halil’in Meral’in resmine olan aşkının “kendi sevginden emin
olabilirsin ama karşındakinin sevgisinden asla” düşüncesine gönderme yaptığını
düşünüyorum. Onunla dertleşebilirsin, sevebilirsin, güvenebilirsin. Gerçek bir
aşkta ise her zaman yanılma payın vardır. Çoğu zaman da yanılırsın zaten. Bir
resime aşık olmak enteresan bir fikir olsa da yerinde bir ironi olmuş.
Ve güzel
bir şeyi anlatmak çok zordur aslında. Ne bir espriyi, ne de güzel bir tadı
karşındakine olduğu kadar iyi aktaramazsın. Filmde mesela çok mükemmel
kadrajlar var. Kameranın her yöne dönebildiği, metrelerece yükseye çıkabildiği
günümüzde bile mükemmel denebilecek kadrajlar. Özellikle Halil ve Meral’in
sandaldaki sahnelerinde. Filmi izlediğinizde sözlerimin film için ne kadar
yetersiz kaldığını anlayacaksınız.
Bazı insanlar güzel anlatırlar Metin Erksan gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder