29 Kasım 2013 Cuma

SEVMEK ZAMANI


Yeteri kadar beğenmediğimden olsa gerek, yayınlamadığım bi yazı buldum bilgisayarda. Üzerinden hayli zaman geçmiş. Yazıyı görünce yine izleyesim geldi Sevmek Zamanı’nı ve belki birkaç kişinin bile olsa izlemesine vesile olurum diye yayınlamaya karar verdim.

İşte o yazı:

Birkaç gün önce kaybettik Metin Erksan’ı. Muhtemelen şu sıralar bambaşka bir film hakkında bir şeyler yazıyor olacaktım. Okulda bize Sevmek Zamanını izlettikleri günü hatırlıyorum. Hepimizin yüzünde tanımlanamayan ifadeler belirmişti. Algılamakta zorlanmıştık bu farklı üslubu.  Bir keresinde İstanbul Modern’deydik hatta. Her izleyişimde ayrı bir yanı dikkatimi çekerken, bir yandan da yıllar öncesinde böyle bir çizgiyi yakalayan Metin Erksan’a oldukça hayran olmuştum.

Filme gelince 1965 yılında yapılmış siyah-beyaz oldukça eski bir film. Enteresan bir konusu var filmin. Aşk temalı olan film hem kendi dönemindeki, hem de günümüzdeki aşk filmlerinden çok farklı bir olay örgüsüne sahip. Kısaca konusundan bahsedeceğim. Çünkü mutlaka izlenmeli. Kış mevsimidir. Adadaki köşklerde boyacılık yapan Halil( Müşfik Kenter) bir gün boyamakta olduğu köşkün duvarında bir kız resmi görür. Resime aşık olan Halil, bir yıl boyunca her gün resmi izlemek için köşke gelir. Sigarasını yakıp resmi hayran hayran izler. Yine bir gün resmi izlerken resmin sahibi olan Meral arkadaşlarıyla köşke gelir. Sesleri duyup üst kata çıkan Meral resmini hayranlıkla izleyen Halil’i görür. Bir kişinin onu böylesine karşılıksız sevmesi Meral’i çok etkilemiştir. Halil’den etkilenen Meral Halil’in aşkına karşılık vermek ister. Halil’den alacağı cevap çok ilginçtir. –Hayır, sana ait bir mesele değil bu. Resminle benim aramdaki durum seni ilgilendirmez. Ben senin resmine âşığım.- Duyduklarına hayli içerleyen Meral resmini alıp Halil’e götürür. Halil her saniye resimledir. Boya yaptığı evlerde, sandalla açıldığı zamanlarda bile resmi yanında taşımaktadır. Zaman içinde resimle yaşadığı aşkı gerçeğe dönüşen Halil, sevgisinin peşinden gidecek fakat bunun için de  daha evvelden tasavvur edebildiği bazı bedeller ödeyecektir. Özellikle söylüyorum, aşk hikayeleri hep aynı diye düşünüyorsanız, size siyah beyaz bir cevap geliyor.

Filmi ilginç yapan yanını kendimce anlatmaya çalışayım. Halil’in Meral’in resmine olan aşkının “kendi sevginden emin olabilirsin ama karşındakinin sevgisinden asla” düşüncesine gönderme yaptığını düşünüyorum. Onunla dertleşebilirsin, sevebilirsin, güvenebilirsin. Gerçek bir aşkta ise her zaman yanılma payın vardır. Çoğu zaman da yanılırsın zaten. Bir resime aşık olmak enteresan bir fikir olsa da yerinde bir ironi olmuş.

Ve güzel bir şeyi anlatmak çok zordur aslında. Ne bir espriyi, ne de güzel bir tadı karşındakine olduğu kadar iyi aktaramazsın. Filmde mesela çok mükemmel kadrajlar var. Kameranın her yöne dönebildiği, metrelerece yükseye çıkabildiği günümüzde bile mükemmel denebilecek kadrajlar. Özellikle Halil ve Meral’in sandaldaki sahnelerinde. Filmi izlediğinizde sözlerimin film için ne kadar yetersiz kaldığını anlayacaksınız.

Bazı insanlar güzel anlatırlar Metin Erksan gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder