17 Nisan 2012 Salı

A SEPARATION ( BİR AYRILIK )





Bir derdi, bir mesajı olduğu için olsa gerek İran filmleri insana çok ayrı bir haz veriyor. A Separation’ı büyük çoğunluğunuz duymuştur. Senaristliğini ve yönetmenliğini Asghar Farhadi’nin yaptığı “A Separation/Jodaeiye Nader Az Simin” bu yıl  84. Düzenlenen Oscar Ödül Töreni’nde İsrail yapımı güçlü adaylardan olan “Dipnot” filmini eleyerek,  En İyi Yabancı Film Ödülü ‘nün sahibi olmuştu. Ayrıca Berlin Film Festivali’nde “En İyi Film”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Kadın Oyuncu” dallarında da ödüllerin sahibi olan filmin başrollerini Peyman Maadi, Leila Hatami, Sareh Bayat paylaşmaktadır. Filmin türü ise dram.

Ayrılık teması üzerine inşa edilen film, boşanmak üzere olan bir çiftin mahkemedeki savunmalarıyla başlıyor. Tahran’da yaşamak istemeyen ailesiyle hayatına yurt dışında daha iyi koşullarda devam etmek isteyen Simin ve alzheimer hastası olan babasını emanet edecek kimsesi olmadığı için onunla gitmeyen  eşi Nader’in  boşanma davası mahkemece reddediliyor. Simin eşyalarını topluyor ve annesinin evine gidiyor. Kızları Termeh ise babasıyla kalıyor.  Nader çalıştığı için babasına bakmak üzere bir bakıcı tutuyor. Bakıcı küçük kızıyla ve kocasından gizli çalışmaya başlıyor. İşler bu noktadan sonra içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Nader iş dönüşü kızı Termeh'i okuldan alıp eve döndüğünde kapının kilitli olduğunu görüyor. Eve girdiğinde babasını yerde yatarken ve yatağa bağlanmış buluyor. Bakıcı birkaç saat sonra eve geliyor. Nader bakıcıyı kovuyor. Çalıştığı günlerin parasını almak için dil döken bakıcıyla aralarında küçük bir itiş kakış yaşanıyor. Bakıcı çıktıktan sonra evde kaybolan bir miktar para da bakıcıdan biliniyor ki olaylar bununla sınırlı kalmıyor. Bakıcının çocuğunu düşürdüğü  ortaya çıkıyor ve suçlanan da Nader oluyor. Bakıcının kocası davacı oluyor, Nader’de  evlerindeki para için ve babasının gördüğü kötü muamele için davacı oluyor. Mahkeme Nader'i haksız buluyor ve para cezasına çarptırıyor. Nader cezayı ödemeyi reddediyor. Simin ise kocasının ödemeye yükümlü olduğu mahkemece belirtilen cezanın daha makul bir anlaşmayla çözülebileceğini düşünüp, karşı tarafla anlaşma yapıyor. Taraflar toplanıyor ve sorun çözülecek derken olayın içinden bambaşka bir düğüm ortaya çıkıyor.

Aslında gündelik yaşantıda her ülkede herkesin başına gelen ya da gelebilecek olan bir olay anlatılıyor. Bir ayrılık ve akabinde gelişen sorunlar. Ama filmde değinilen ayrıntılar ve değiniliş şekli filmi diğerlerinden farklılaştırıyor. Aile doğu ve batı kültürü arasında sıkışıp kalmış bir aile. Tahran, yasaların dini kurallara bağlı uygulandığı bir ülke.  Toplumun yaşantısı ve olaylara bakış açısı da bu yönde gelişmiş. Filmin bütün akışında bunun etkilerini görüyoruz. Bunun yanısıra hayatta en çok sorguladığımız mefhumlardan biri olan adalet olgusu, arayışı, adaleti sağlama kaygısı oldukça iyi işlenmiş filmde. Sadece bir şey anlatan değil, sorgulatan da bir anlatış biçimi benimsenmiş. Bir ayrılığın 12 yaşında hem annesinin hem babasının sevgisine ve ilgisine ihtiyaç duyan bir çocuğun üzerindeki olumsuz etkisi, bu kargaşadan zararsız çıkamayacağı, onu yapmak istemediği bir seçime zorlayan adalet mekanizması da gözler önüne serilmiş.

Abartıdan uzak, son derece gerçekçi bir anlatım. Gözlerinizi ekrandan alamayacağınız ve dolu dolu geçen 2 saat. Bir filme bakıp bir ülkeyi görmek diye buna derim ben. İzlemeyen herkese şiddetle tavsiye ederim. İyi seyirler…

16 Nisan 2012 Pazartesi

TAKE SHELTER ( SIĞINAK )






İlk gösterimi Sundance Film Festivali’nde gerçekleşen Take Shelter , geçtiğimiz yıl da Cannes Film Festivalinde Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü" ne layık görülmüştü. Jeff Nichols’ın senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı ikinci uzun metraj filmi olan Take Shelter  psikolojik bir gerilim filmi. Filmin başrollerinde ise Michael Shannon ve Jessica Chastain’i görüyoruz.

Curtis (Michael Shannon) ve eşi Samantha( Jessica Chastain) kızları Hanna  (Tova Stewart) ile şehirden uzak bir taşra hayatı yaşamaktadır. Curtis bir kum ocağında şef olarak çalışmaktadır. Eşi Samantha ise evden terzilik yaparak aile bütçesine katkı sağlamaktadır. Oldukça sakin bir yaşam süren çiftin tek sıkıntısı işitme sorunu olan kızlarının tedavisidir. Ailenin bu sakin yaşantısı Curtis’in gördüğü kötü rüyalarla farklı bir döneme girer. Curtis rüyalarında sürekli büyük bir fırtınanın yaklaştığını görmektedir. Önceleri onu huzursuz eden bu durum gördüğü rüyaların halüsinasyonlara da dönüşmesiyle Curtis’i genç yaşlarda şizofren olan annesi gibi hastalandığı  şüphesiyle baş başa bırakmıştır. Bir yandan kimseyle paylaşamadığı bu sorunun cevabını ararken diğer yandan rüyalarının gerçek olabileceği paranoyasına kapılan Curtis çareyi bir sığınak yapmakta bulur. Sığınak için verdiği mücadele ve anormal davranışları onu işinden atılmasına ve çevresi tarafından dışlanmasına neden olacaktır. Eşi Samantha bir yandan Curtis’deki bu garip ve ani değişikliğe anlam vermeye çalışırken diğer yandan ameliyat olmak üzere olan kızı için endişelenmektedir. Curtis ise çareyi kendisini ve ailesini kurtarnak için tek çözüm olduğuna inandığı Sığınak’a sığınmakta bulacaktır.

“Sığınak” birçok anlama geliyor aslında. Toplumunun korkuları, ekonomik kaygıları kaçma duygusunu ifade ediyor. Küçük çekirdek bir aile üzerinden toplumsal paranoyaları gözler önüne seriyor. Küçük bir yerde yaşamanın zorluğu, aile içi dayanışma, sevgi, korku, yaşamsal kaygılar gibi iç içe geçmiş duygular ölçülü bir gerilimle oldukça başarılı bir şekilde verilmiş. Curtis’in kendi içinde verdiği mücadelenin yanı sıra dış dünyaya olan sorumluluklarıyla mücadelesi, içerde verdiği savaşın dış dünyaya yansımaları “Sığınak” kavramını daha da anlamlandırmamızı sağlıyor. Seyirciyi meraklandıran, konunun içine çeken ve soruların cevabını ana karakterle birlikte aramaya iten film gerçekçi ve tedirgin edici bir anlatım tarzına sahip. Genelde bu tarz felaket senaryolarını konu alan filmlerdeki gibi büyük efektlere boğulmadan inandırıcı ve gerçeğe yakın bir his dünyası oluşturulmuş.

Oyunculukların da çok başarılı olduğu filmi gerilim severlere şiddetle tavsiye ederim. Şayet gerilim sevmiyorsanız ve felaket senaryolarından bıktıysanız bu pek size göre bir film olmayabilir.